18 Mart 2013 Pazartesi

18 MART ÇANAKKALE ÖLÜMSÜZLERİNİN GÜNÜ..

Merhaba sevgili arkadaşlar,
Bu gün sizlere yeni ürünler, makyaj malzemeleri veya bir çok şey hakkında yazı yazmayı isterdim ama içimden gelmiyor. Bu günün önemi çok büyük.. Bizlere bu günleri hediye eden Çanakkale Şehitlerimizin anma günü olunca insanın içinden başka şeyler yazmak gelmiyor. Ben 5 yıl önce Çanakkale'ye ilk gittiğimde şehitlikleri gezerken çok etkileneceğimi biliyordum ama inanın bu gün bile andıkça ve onlarla ilgili yazılar okudukça her seferinde ağlayacağımı bilmiyordum..Çok farklı ve değişik bir duyguymuş şehitliklerde bulunmak. Onların yaşadıklarını  bu zamanda anlamamız çok zor..Şehitliklerde isimleri yazan askerlerin yaşlarını ve nereden geldiklerini okuyunca içinizi kaplayan duygu kelimelerle tarif edilemez..Hele ki size şehitlerimiz hakkında bilgi veren rehberin anlattıklarını dinleyince işte o zaman daha da hıçkırıklarınıza sahip olamıyorsunuz..Emin olun en taş yürekli insan bile erir..
Cephede savaşan erlerimize komutan ateş emrini verir fakat bizim askerlerimiz ateş etmezler. Komutan kızgınlıkla neden ateş etmediklerini sorduğunda '' komutanım onlar bize ateş etmiyorlar ki, biz neden ateş edelim, günah değil mi?'' cevabını verirler. Bunun üzerine komutan askerlere sarılıp alınlarından öper...
Cephede bir askerimiz her sabah namazını kıldıktan sonra tüm erlere çay yapar..Tabii içtiklerine çay denirse..
Askerlerimize dağıtırken kendisine bakan düşman erlerinin gözlerindeki ifadeden onların da canlarının çay çektiğini anlar ve onlara da verir.. Düşman erlerini bu askeri o kadar çok severler ki ona ateş etmezler...
Ama günler geçer ve düşman taburu yenilenir. Bizim askerimiz her sabah yaptığı gibi yine çayı demler ve düşman askerlerine vermek için gider. Yeni gelenler kendisini tanımadıkları için onları öldüreceklerini düşünerek ateş ederler..Sonra görürler ki askerin elinde silah değil çay tenceresi var..Ne olduğunu anlayan eski düşman askerleri öldürülen askerin onlara her sabah çay verdiğini, o nedenle ona ateş etmediklerini söylerler.. Ateş eden asker çok pişman olur ve ağlar.. Yerde yatan askerimizi kenara çekip bizim askerlerimizle beraber cenazeyi gömerler..
Yeni Zelanda askerlerinin anneleri evlatlarını savaşa uğurlarken yolda yemeleri için kurabiye yaparlar..Onların da yürekleri bizim analarımızın yüreği gibi buruktur. Yavrularını hiç bilmedikleri bir memlekete  savaşa göndermektedirler..Çanakkale öyle bir yerdir ki savaşa gelen gençler birbirlerine her zaman silah çekmemişlerdir..İçlerindeki insanlık onları savaşa zorlayan taş kalpli ülke komutanlarında daha fazladır..Annelerinin yaptığı kurabiyelerini paylaşmışlardır..Çanakkale'de bizim bildiğimiz gibi sadece savaş olmadı.Gencecik insanların bu vatan için mücadelesi ve diğer düşman erlerine karşı duydukları acıma duygusu da vardı..
Atatürk yaptığı bir açıklamada savaşta esir düşen asker analarına ' BİZİM TOPRAKLARIMIZDA EVLATLARI ESİR DÜŞEN ANNELER, ÜZÜLMEYİN VE MÜSTERİH OLUN SİZİN EVLATLARINIZ BİZİM DE EVLATLARIMIZDIR.ONLAR EN İYİ ŞEKİLDE AĞARLANACAKLARDIR. ''
O zamanlar Türklerle savaşan dünya liderleri Türklerin yaptığı bu iyilikler karşısında Türklerin ne yüce bir millet olduğunu anlamıştır..
Biz millet olarak yoktan var olmuş bir toplumuz..
Bizler bu gün ne giyelim ne yiyelim ne sürelim derdindeyken savaş zamanı milletimizin ayağında ayakkabısı, sırtında paltosu yiyecek her öğünde beş çeşit yemeği yoktu..
Bu gün ne giydiğimizi ne yediğimizi ne sürüp sürüştürdüğümüzü düşünebiliyorsak ÇANAKKALE ÖLÜMSÜZLERİNE borçluyuz..
Allah bize bir daha bu durumları yaşatmasın ve bize bu günleri veren  Mustafa Kemal önderliğindeki tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder